Dava açılmasının sonuçları gerek maddi hukuk gerek usul hukuku bakımından birçok önemli hususu barındırmaktadır. Bu sonuçların derlenerek açıklandığı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu, 23.12.1976 tarih ve E.1976/11-7, K.1976/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre;
“ bir davanın usulen açıldığı tarihte maddi hukuk ve usul hukuku yönünden hâsıl ettiği neticeleri vardır. Özellikle maddi hukuk alanında zamanaşımı kesilmiş olur. Hak düşürücü bir süre söz konusu ise bu husus hâkim tarafından re’sen göz önünde tutulur. Şahsa bağlı haklarla ilgili bazı davaların takibi mirasçılara geçer. Davalı, davadan önce usulen mütemerrit duruma düşürülmemiş ise, davanın açılması ve dilekçenin usulü dairesinde tebliğ olunmasıyla mütemerrit sayılır. Usul hukuku yönünden ise, neticeleri Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 185, 186, 187 ve 202.maddelerinde açıklandığı üzere mahkemelere, açılmış bir davayı sonuçlandırmak görevi verilmiş olur. Dava şartlarının mevcut olup olmadığı da davanın açıldığı tarihteki durum ne ise ona göre hüküm verilmesi mükellefiyeti doğar. Davada derdestlik hali de söz konusu olabilir. Davacı davasını açtıktan sonra davalının rızası olmaksızın davasını takipten sarfınazar ve davasını tevsi veya mahiyetini tebdil edemez….”
Karardan anlaşılacağı üzere davanın açılmasının maddi hukuk anlamında sonuçları şunlardır:
1- Davanın açılması ile dava konusu alacak için zamanaşımı kesilir.
2- Hak düşürücü süreler korunur.
3- İyi niyet kötü niyete dönüşür.
4- Davalı mütemerrit olur.
Davanın açılmasının usuli sonuçları ise şunlardır:
a- Mahkemenin davaya bakma zorunluluğu doğar.
b- Dava şartları davanın açıldığı tarihe göre karara bağlanır.
c- Dava derdest kabul edilir. Aynı konuya ilişkin ikinci bir dava açılırsa dava şartı olan derdestlik nedeniyle reddedilir.
d- Davanın açılmasıyla davayı geri alma yasağı başlar.
e- İddiayı genişletme ve değiştirme yasağı gündeme gelir.
İçindekiler
Toggle1-Davayı Geri Alma Yasağı
Davanın geri alınması HMK’nın 123. Maddesinde düzenlenmiştir. İlgili maddeye göre “Davacı, hüküm kesinleşinceye kadar, ancak davalının açık rızası ile davasını geri alabilir. Bu takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.”
Hükümden anlaşılacağı üzere davalının açık rızası olmadan davacı davasını geri alamayacaktır. Bu durum davanın geri alınması yasağı olarak nitelendirilir. Davanın geri alınması davanın tekrar açılamayacağı anlamına gelmez. Davasını geri alan davacının hakkından feragat ettiği söylenemez. Davacı ileride tekrar dava açabilir. Bu nedenle davanın geri alınması davalının açık rızasına bağlanmış ve madde gerekçesinde “Maddede, açık rızadan söz edilmek suretiyle, hâkimin davalı taraftan, davacının davasını ileride tekrar açabilme hakkını saklı tutarak geri aldığı konusunda, rızasının bulunup bulunmadığını açıkça sorması esası da düzenlenmiş olmaktadır.” İfadeleri kullanılmıştır.
Davayı geri alma yasağı davanın açıldığı tarihten itibaren başlar. Dava dilekçesinin tebliğ edilmiş olması gerekmez.
Davalı açık şekilde davanın geri alınmasına muvafakat gösterirse dava hiç açılmamış sayılır. Fakat rıza göstermezse davaya devam edilir.
2- İddiayı Genişletme ve Değiştirme Yasağı
Dava açmanın bir diğer ve en önemli sonucu iddiayı genişletme yasağının başlamasıdır. HMK’nın 141. Maddesine göre “Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez.” HMK’nın 22.07.2020 değişikliğe uğramasından önce davacı ve davalının ön inceleme duruşmasında bazı koşullarda bu yasağa tabi olmayacağı düzenlenmesine yer verilmişti. Fakat değişiklikten sonra iddia ve savunmaları genişletme ya da değiştirme yasağı dilekçe teatisi aşamasının sona ermesinden itibaren başlayacaktır. Bu kuralın istisnasını ise karşı tarafın açık muvafakati veya ıslah oluşturur. Bu iki durum haricinde dilekçeler teatisi aşamasından sonra iddia ve savunmalar herhangi bir şekilde değiştirilemeyecek ve yeni delil ileri sürülemeyecektir.
İddiayı genişletme veya değiştirme sayılan haller talep sonucunu değiştirmek (artırmak), taraf değişikliği yapmak ve vakıaları değiştirmek durumlarında gündeme gelir.
Talep ve Sonucun Değiştirilmesi
Davacı dilekçeler teatisi aşamasından sonra talep sonucunu artıramaz. Talep sonucu ancak ıslah ya da karşı tarafın açık muvafakati ile artırılabilir. Davalının talep sonucunu değiştirmesi ya da bu sonuca yeni bir talep eklemesi de yasak kapsamındadır. Nitekim Yargıtay 15. HD’nin 2020/2391 K. Sayılı kararına göre;
“Davacının davadaki talebi ilave iş bedeli iken, 06.03.2017 tarihli dilekçesinde talebinin iş eksiltilmesi nedeniyle alacak istemine ilişkin olduğunu belirtmiş olup, bu dilekçeyle iddiasını değiştirmiştir. Davalının HMK’nın 141/2. maddesi hükmü gereğince, dilekçe teatilerinden ve ön inceleme duruşmasından sonra yapılan bu değişikliğe açık muvafakati bulunmamaktadır. Hâl böyle olunca davanın, dava dilekçesinde talep edilen ilave iş bedeli ile sınırlı olarak incelenip değerlendirilmesi zorunludur.”
Talep sonucunun daraltılması hususunda bir engel bulunmaz. Davacı talep sonucunu azaltabilir. Bu açıklamalar yazılı yargılama usulünün ve tasarruf ilkesinin uygulandığı davalar için geçerlidir. Yoksa kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda ve hakimin talep edilenden başka bir şeye karar verebileceği davalarda yasak yoktur. Belirsiz alacak davalarında da dava değerinin sonradan artırılması iddiayı genişletme sayılmaz.
Vakıaların Değiştirilmesi
Yukarıda belirttiğimiz üzere davacı dava sebeplerini yani vakıaları da yasağın başlamasından sonra değiştiremeyecektir. Dava dilekçesinde bulunması gereken unsurlara ilişkin makalemizde davacının vakıaları ve bu vakıaların ispatına yarar delilleri dava dilekçesinde açıkça belirtmesi gerektiği hususuna değinmiştik. Bu hususun önemi somutlaştırma yasağından başka iddianın genişletilmesi yasağından ileri gelmektedir. Davacı dava dilekçesinde ya da en geç cevaba cevap dilekçesinde belirtmediği vakıalara yasağın başlamasından sonra dayanamayacaktır. YİBGK’ya göre dava sebepleri yani vakıalar kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylardır. HMK’nın 25. Maddesinde düzenlenmiş “taraflarca getirilme ilkesi” uyarınca, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz. Dolayısıyla davacının iddiasını ve iddiasının dayanağı olan vakıaları dava dilekçesinde ya da en geç cevaba cevap dilekçesinde mahkemeye sunmuş olması gerekir. Bu süreler geçirildikten sonra davacı yeni vakıa ileri süremeyecek ve vakıaları değiştiremeyecektir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun (2020/292 K) vakıaların değiştirilmesine ilişkin vermiş olduğu bir karar aşağıdaki gibidir:
“Davacı gerek dava dilekçesinde gerekse cevaba cevap dilekçesinde, ilk kararda davalıya yüklenen hakaret etme ve evi terk ederek birlik görevlerini yerine getirmeme vakıalarına dayanmamıştır. Davacının yargılamanın diğer safhalarında da bu konuda bir beyanı ya da ıslahı söz konusu değildir. Kaldı ki ilk karar davacı tarafından sadece tedbir nafakası yönünden temyiz edildiğinden ve usulü kazanılmış hak ilkesi gereğince de mahkemece direnmeye konu kararda davalıya ilk kararda yüklenen kusurların değiştirilmesi de mümkün bulunmamaktadır.
Taraflarca usulüne uygun şekilde ileri sürülen ve dayanılan vakıalar esas alınarak uyuşmazlıklar çözülüp sonuca bağlanacağından, mahkemece davacı tarafından dayanılmayan vakıaların dikkate alınması, bu vakıalar değerlendirilerek davalıya kusur atfedilmesi ve buna bağlı olarak boşanma davasının reddine karar verilecek yerde kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. Direnme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.”
Davanın Açılmasından Sonra Taraf Değişikliği
HMK’nın 124. Maddesi gereğince davanın açılmasından sonra ancak davalının açık rızası ile taraf değişikliği yapılabilir. Taraf değişikliği davanın değiştirilmesi kabul edilir ve yasak kapsamındadır. Fakat kanunda bu yasağın bir istisnasına yer verilmiştir.
Maddenin 3. Fıkrasına göre; “maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir.” Yine aynı maddenin 4. Fıkrası ise “dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” Şeklinde düzenlenmiştir. Bu iki hal kapsamındaki durumlarda iddiayı genişletme yasağından söz edilemez.
3- İddiayı Genişletme Yasağının İstisnaları
HMK’nın 141/2. Maddesinde “İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.” Denilmekle yasağın istisnalarına yer verilmiştir. Bu istisnaları ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati oluşturur.
Islah HMK’nın 176 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Islah yolu ile dava dilekçesindeki iddialar bir kereye mahsus olmak üzere değiştirilebilir ya da genişletilebilir.
Karşı tarafın açık muvafakati ile de davacı iddialarını değiştirip genişletebilir. Fakat davalının böyle bir duruma muvafakat etmesi kendisini aleyhine olacaktır. Dolayısıyla bu durumun gerçekleşme ihtimali oldukça zayıftır. Açık muvafakat bulunmazsa ileri sürülen yeni talepler bakımından karar verilmesine yer olmadığı kararı verilir. Örnek bir Yargıtay kararı (Y2HD. 2019/9338 K. ) şöyledir:
“Davalı-davacı kadın ilk defa duruşmada yoksulluk nafakası talebinde bulunmuş, davacı-davalı erkek ise bu taleple ilgili olarak açık bir muvafakat beyanında bulunmamıştır. Durum böyleyken, davalı-davacı kadının talep ettiği yoksulluk nafakası talebi ile ilgili olarak “Karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde karar verilmesi gerekirken, kadın aleyhine kesin hüküm oluşturacak şekilde ret kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.”
Talep sonucunun daraltılması, hukuki sebeplerin değiştirilmesi, asıl vakaya dahil olan zımni vakıaların ileri sürülmesi, dava dilekçesinde bildirilen vakıaların delillerinin ileri sürülmesi gibi hallerde iddiayı genişletme yasağından söz edilemez.
Bilindiği üzere hukuki sebepler hakim tarafından belirlenir. Dolayısıyla davacının iddiasının dayanağı hukuki sebepleri dava dilekçesinde yanlış göstermiş olmasının ya da hiç göstermemesinin yargılamaya bir etkisi bulunamaz.
Davanın açılmasından sonra meydana gelen olayların ileri sürülmesi yasak kapsamında değerlendirilemez.
Yine yukarıda belirttiğimiz üzere tarafta iradi değişiklik halinde de iddiayı genişletme yasağından söz edilemeyecektir.
4- Delil Bildirme Süresi
Davacı dava açarken dava dilekçesinde vakıaların ispatına yarar delilleri bildirmek zorundadır. HMK’nın 119/f bendi bakımından iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği dava dilekçesinde belirtilmiş olmalıdır. Bu durum aynı zamanda somutlaştırma yükümlülüğünün bir gereğidir. Fakat bazı deliller dava dilekçesinde belirtilmesine karşın mahkemeye sunulmamış olabilir. Bu noktada HMK’nın 139/ç. Maddesine göre; taraflara ön inceleme duruşması davetiyesi gönderilirken davetiye üzerine, davetiyenin tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içinde tarafların dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları, bu hususların verilen süre içinde yerine getirilmemesi hâlinde o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacaklarına karar verileceği yazılır.” Bu hüküm kanuna 22.07.2020 tarihinde yapılan değişiklikle eklenmiştir. Buna göre davacı dava dilekçesinde bildirmiş olup da sunmadığı delilleri davetiyenin tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkemeye sunmak zorundadır. İhtara uymamanın yaptırımı ise HMK’nın 140/5. Maddesinde gösterilmiştir. Buna göre; “139 uncu madde uyarınca yapılan ihtara rağmen dilekçelerinde gösterdikleri belgeleri sunmayan veya belgelerin getirtilmesi için gerekli açıklamayı yapmayan tarafın bu delillere dayanmaktan vazgeçmiş sayılmasına karar verilir.” Denilmiştir. İki hükümden çıkan sonuç davacının dilekçelerinde bildirmediği delillere dayanamayacağıdır. Dolayısıyla bir delilin ileri sürülmesi için dava dilekçesinde belirtilmiş olması gerekir. Tekrar belirtmek gerekir ki bu hükümler ancak dava dilekçesinde belirtilmiş fakat mahkemeye sunulmamış delillerin bildirilmesine ilişkindir.
Dava dilekçesinde bildirilmeyen deliller dilekçeler teatisi aşamasından sonra ileri sürülemez. Bildirilmeyen deliller için mahkemece süre verilmesi ve bu süreye sonuç bağlanması da hatalıdır. Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2017/557 K. Sayılı kararında bu durumu
“Davacı kadın dava dilekçesinde boşanma sebebi olarak ileri sürdüğü vakıaları bildirdikten sonra bu vakıaları hangi delille ispatlayacağını belirtmemiştir. Davacı kadın dava dilekçesinde tanık deliline dayanmadığına göre, dayanılmayan delilin bildirilmesi için ön inceleme aşamasında verilen süre sonuç doğurmaz ve davacının süresinde bildirmediği tanıklarının beyanları kusur belirlemesinde dikkate alınamaz. Gerçekleşen bu durum karşısında mahkemece; yukarda açıklanan sebeplerle davalıya yüklenecek kusurlu bir davranış ispatlanamadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği halde, boşanma davasının kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.”
Şeklinde ifade etmiştir.
Sonradan delil bildirmenin HMK’nın 140. Maddesinde düzenlenmiş bir istisnası bulunur. Buna göre;
“Taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir.”
Yukardaki kanun maddesinde belirtilen iki şartın birlikte gerçekleştiği durumlarda taraflar delillerini delil gösterme yasağının başlamasından sonra ileri sürebileceklerdir.
Dava açma süreciyle ilgili daha detaylı bilgi için Dava Nasıl Açılır? adlı makalemizi de inceleyebilirsiniz.
Sonuç olarak, dava açma sürecinin hukuki ve maddi sonuçlarının değerlendirilmesi gerekir. Bu süreçte hak kaybı yaşamamanız adına bir uzman tarafından hukuki destek almanız büyük önem taşımaktadır. Denge Hukuk Ofisi olarak dava sürecinizin problemsiz yürütülmesi adına kapımız her zaman açıktır.