Denge Hukuk Ofisi olarak sıkça karşılaştığımız sorulardan biri de “Dava nasıl açılır?” sorusudur. Hukuk sistemimize göre bir davanın açılabilmesi için öncelikle dava dilekçesi hazırlanmalı ve yetkili mahkemeye sunulmalıdır. Mahkeme, bu dilekçeyi davalı tarafa tebliğ eder ve davalı, kendisine bildirilen süre içinde (tebliğden itibaren iki hafta içinde) cevap dilekçesini sunmalıdır.
Dava süreci; dilekçeler aşaması, tahkikat, sözlü yargılama ve hüküm verilmesi şeklinde ilerler. Bu süreçte en kritik adımlardan biri dava dilekçesidir. Yargıtay’ın da belirttiği gibi, “Dava dilekçesi, davanın alın yazısıdır.” Dava dilekçesinde yapılacak herhangi bir hata, geri dönülemez sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle, dava açarken uzman bir avukattan hukuki destek almak büyük önem taşır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) uyarınca, dava dilekçesinde bulunması gereken bazı zorunlu unsurlar vardır. HMK madde 119, bu unsurları detaylı bir şekilde düzenlemiştir. Dilekçenin eksiksiz hazırlanması, davanın kabulü ve yargılama sürecinin sorunsuz ilerleyebilmesi açısından kritik bir gerekliliktir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre dava açmak için yazılacak olan dava dilekçesinde bulunması gereken bazı zorunlu unsurlar mevcuttur. Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) madde 119, dava dilekçesinde bulunması gereken unsurları detaylı bir şekilde düzenlemiştir. Bu unsurların eksiksiz olarak dilekçede yer alması, davanın kabulü ve yargılama sürecinin düzgün bir şekilde işlemesi açısından kritik öneme sahiptir.
HMK m.119’a göre;
“(1) Dava dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
- a) Mahkemenin adı.
- b) Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri.
- c) Davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.
ç) Varsa tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri.
- d) Davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun değeri.
- e) Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri.
- f) İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği. g) Dayanılan hukuki sebepler.
ğ) Açık bir şekilde talep sonucu.
- h) Davacının, varsa kanuni temsilcisinin veya vekilinin imzası.
(2) Birinci fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hususların eksik olması hâlinde, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde dava açılmamış sayılır.”
İçindekiler
ToggleDava Dilekçesinin Unsurları Nelerdir?
Dava dilekçesinde bulunması gerekenler Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzda sayılmıştır. Sizlere bu makale ile ; dava dilekçesinde hangi hususlar yer alır, dava dilekçesi nasıl yazılır sorularının yanıtlarını açıklayacağız. Dava dilekçesi Türkçe yazılmalıdır. Taraflar yabancı olsa dahi dava dilekçesi ve cevap dilekçeleri mahkemeye Türkçe olarak sunulmalıdır. Yabancı dilde yazılan dilekçe davalıya tebliğ dahi edilmeden reddedilmelidir.
1- Mahkemenin Adı
Görevli ve yetkili mahkeme belirlenerek dava dilekçesinin görevli ve yetkili mahkemeye hitaben yazılması gerekmektedir. Örneğin; Ankara Asliye hukuk Mahkemesinin yetkili ve görevli olduğuna karar verdikten sonra dava dilekçesi Ankara Asliye Hukuk Mahkemesine hitaben yazılmalıdır.
2- Tarafların Ad-Soyad ve Adresleri
Davayı açan davacının ve davanın açıldığı kişinin yani davalının dava dilekçesinde açıkça belirtilmesi gerekmektedir. Dava dilekçesinde yazılan isimler daha sonradan değiştirilemeyeceğinden dava açarken, dava dilekçesi yazarken çok dikkat edilmelidir.
Dava dilekçesinde davalının adresinin yazılması zorunlu mudur? Dava dilekçesinde davalının adresinin yazılmaması Yargıtay’a göre bir eksiklik değildir. Davalının TC kimlik numarası dava dilekçesinde yer alıyorsa mahkeme tarafından MERNİS adresine dava dilekçesinin tebliğ edilmesi gerekmektedir. Mahkeme tarafından yapılan adres araştırmasına rağmen davalının adresi tespit edilememişse dava dilekçesi davalıya ilanen tebliğ edilmelidir.
3- Davacının TC Kimlik Numarası
Davacı, Türk vatandaşı ise dava dilekçesinde davacının TC kimlik numarasının yazılması gerekmektedir. Kimlik numarasının eksik olması durumunda, mahkeme ilgili tarafa eksikliğin tamamlanması için bir hafta süre verir. Süre içinde eksiklik giderilmezse, dava açılmamış sayılır.
Davacı kendini vekille temsil ettiriyorsa vekilin adı soyadı ve adresinin de yazılması gerekmektedir.
4- Dava Konusu
Davacı tarafından dava dilekçesinde davanın konusu açıkça belirtilmelidir. Bu, mahkemeden hüküm altına alınması talep edilen somut bir nesne veya haktır. Örneğin; tahliye davası, tapu davası, nafaka davası, velayet davası, alacak davası, boşanma davası, tazminat davası, iş davası, işçi alacağı davası gibi hangi dava açılacaksa dava konusu olarak belirtilmelidir.
Malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun değerinin belirtilmesi gerekmektedir. Para alacağı gibi, malvarlığına yönelik dava konularında değer gösterilmelidir. Eğer değer belirtilmemişse, mahkeme eksikliğin tamamlanması için bir hafta süre verir. Süre içinde eksiklik giderilmezse dava açılmamış sayılır.
Müvekkillerimize dava açmak, taşınmaz davası avukatı, alacak davası avukatı, tapu davası avukatı, tazminat davası avukatı, iş dava avukatı ve daha birçok alanda en iyi şekilde avukatlık ve danışma hizmeti vermekteyiz.
5- Davanın Sebebi
Davacının dava dilekçesinde dayandığı vakıaları açıkça bildirmesi gerekmektedir. Mahkeme, davacının dava dilekçesinde belirtmediği hiçbir şeyi kendiliğinden göz önüne alamaz.
Davacı, iddiasını destekleyen bütün vakıaları açık bir şekilde ve sıra numarası altında özetlemelidir. Bu vakıaların somut ve ayrıntılı bir şekilde belirtilmesi, davanın anlaşılması ve değerlendirilmesi için önemlidir.
Vakıaların eksik veya yetersiz bildirilmesi durumunda, davacıya eksikliklerin tamamlanması için bir hafta süre verilir. Süre içinde eksikliklerin giderilmemesi halinde dava reddedilir
6- Hukuki Deliller
Dava dilekçesinde davası, dayandığı delilleri de belirtmelidir. Aksi halde hak kaybına uğrayabilecektir.
İddia edilen her vakıanın hangi delillerle ispat edileceği dava dilekçesinde açıkça belirtilmelidir. Davacı, elinde bulunan yazılı delilleri dilekçeye eklemeli ve asıllarını mahkemeye sunmalıdır. Ayrıca, elinde bulunmayan ancak temin edilebilecek delillerin de dilekçede belirtilmesi gerekmektedir.
Mahkeme, getirtilmesi mümkün olmayan delillerin bulunduğu yerden incelenmesine veya dinlenmesine karar verebilir. Davacı, yazılı delilleri mahkemeye sunmalı ve başka yerlerden getirilecek belgeler için gerekli açıklamaları yapmalıdır.
7- Hukuki Sebepler
Davacının taleplerinin dayandığı hukuki sebepler, yani taleplerin dayandığı hukuk kuralları dilekçede belirtilmelidir. Ancak, hukuki sebeplerin belirtilmemesi eksiklik olarak değerlendirilmez çünkü yargıç, hukuki sebepleri kendiliğinden bulmak ve uygulamakla yükümlüdür. Davacının dayandığı maddi vakıaların bildirilmesi gerekirken, hukuki nitelendirme yargıca aittir.
8- Talep ve Sonuç
Davacı dilekçesinde açıkça talep ve sonucunun ne olduğunu belirtmelidir. Dava dilekçesinin en önemli bölümü talep ve sonuç bölümüdür. Talep edilmese dahi mahkemece kendiliğinden yargılama gideri yönünden karar verir.
İstem sonucu belirsizse, yargıç davacıya bu belirsizliği gidermesi için bir hafta süre verir. Süre içinde eksiklik tamamlanmazsa dava açılmamış sayılır.
9- İmza
Dava dilekçesinin davacı, varsa yasal temsilcisi veya vekili tarafından imzalanmış olması gerekmektedir. İmzanın eksik olması durumunda, yargıç eksikliğin tamamlanması için bir hafta süre verir. Bu süre içinde eksiklik tamamlanmazsa dava açılmamış sayılır.
Dava dilekçesinin, yukarıda belirtilen unsurlara uygun olarak hazırlanması, hukuki sürecin sağlıklı bir şekilde işlemesi ve davanın kabulü için büyük önem taşır. Eksikliklerin giderilmesi ve doğru bilgilerin verilmesi, davanın hızlı ve adil bir şekilde sonuçlanmasını sağlar. Bu nedenle dava açılırken, dava dilekçesi yazılırken, cevap dilekçesi yazılırken alanında uzman bir avukattan hukuki yardım almakta fayda vardır.
Ancak sayılan hususların tamamı için zorunlu unsurlar nitelemesi yapılamayacaktır. Nitekim aynı maddenin ikinci fıkrasında “Birinci fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hususların eksik olması hâlinde, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde dava açılmamış sayılır.” Hükmüne yer verilmiştir. Hükümden çıkan sonuca göre dava dilekçesinin zorunlu ve zorunlu olmayan olmak üzere iki gurup unsuru bulunmaktadır.
Öyleyse dava dilekçesinin zorunlu unsurlarını aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür.
1- Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri.
2- Davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.
3- Varsa tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri.
4- Açık bir şekilde talep sonucu.
5- Davacının, varsa kanuni temsilcisinin veya vekilinin imzası.
Dava Dilekçesinin Unsurlarında Eksiklik
Yukarıda saydığımız 5 unsur dışında kalan diğer unsurlar dava dilekçesinin zorunlu değil ihtiyari unsurlarıdır. Zorunlu unsur eksikliği halinde hakim davacıya 1 haftalık kesin süre vererek eksiklikleri tamamlamasını ister. Eksiklik tamamlanmazsa davanın açılmamış sayılmasına karar verilir. Fakat zorunlu unsurlar dışındaki gerekli unsurların eksik olması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilemez. Bu eksikliklere karşın ne yapılacağı da kanunda düzenlenmiş değildir. Fakat HMK’nın çeşitli maddelerinde ihtiyari unsurların eksikliği halinde eksikliğe göre çözüm geliştirildiği görülmektedir. Örneğin talep sonucu açıkça belirtilmemiş bir dava dilekçesinde hakim HMK’nın 31. Maddesi kapsamında davacıya talep sonucunu açıklattırmalıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun dava dilekçesinin unsurlarında eksiklik bulunması ile ilgili 2016/24 K. Numaralı kararına göre; “Davacı ve davalının ad, soyad veya unvanları, davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa yasal temsilcinin veya vekilin adı, talep sonucu ve davacı veya vekilinin imzası dava dilekçesinde bulunmuyorsa hâkimin davacıya vereceği kesin süre içinde bunları tamamlamasını istemesi ve bunların tamamlanmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar vermesi gerekir. Ancak mahkemenin adı, davanın konusu veya değeri, vakıaların özetleri ve bunların ne şekilde ispatlanacağı hususları ile dayanılan hukuki sebepler dava dilekçesinde belirtilmemiş ise davacıya kesin süre verileceğine ve bunların tamamlanmaması halinde davanın açılmamış sayılacağına dair bir yasal düzenleme bulunmamaktadır.
Belirtilen unsurların dava dilekçesinde bulunmaması tek başına davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi yolunu açmaz. Böyle bir durumda hâkim yargılamaya başlar ve eksik unsurun niteliğine göre farklı çözüm yolları ya da sonuçlar doğar.
Mesela vakıalara dair eksiklikler tamamlanamazken, hukuki sebeplerin yazılmamış olması ( hâkimin hukuku kendiliğinden uygulaması ilkesi gereği ) sonuca etki etmez. Dava değeri yazılmamış bile olsa hâkimin bunu re’sen saptaması, alınacak harç miktarının tesbiti bakımından şarttır. Vurgulamak gerekir ki yasadaki düzenleme, bu unsurlarda eksiklik halinde davacıya süre vermeksizin açılmamış sayılma yönünde karar oluşturulmasını değil, süre verilmeksizin ( olağan süreci içinde ) esasa girilmesini hedeflemektedir.”
Dava dilekçesi verilirken davacının mahkeme adını bilmesi beklenemez. Bu yüzden yetkili ve görevli mahkemeyi belirleyen davacı dilekçesini “nöbetçi … mahkemesine” şeklinde yazmak suretiyle sunar. Görevli ya da yetkili mahkeme yanlış belirlenmişse bu kez mahkemenin görevsizlik ya da yetkisizlik kararı vermesi beklenir. Bu karar kesinleşince davacı davasının yetkili ya da görevli mahkemeye gönderilmesini isteyebilir.
Dava dilekçesinde dava değerinin gösterilmemiş ya da eksik gösterilmiş olması halinde harç bakımından bir sorunla karşılaşılacaktır. Şayet davacı dava değerini göstermemiş ve harç ödememişse bu durumda dava şartı eksikliği gündeme gelecektir. Dolayısıyla harcın yatırılıp yatırılmadığı mahkemece kendiliğinden incelenir. Harcın eksikliği halinde mahkeme davacıya harcın tamamlanması için süre verir. Bu süre içerisinde harç tamamlanmazsa dosya işlemden kaldırılır. Şayet dosya süresi içerisinde yenilenmezse bu kez davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.
Nitekim Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 07.12.2020 tarihli bir kararına göre; “Dava değerinin belirlenmesinde taşınmazın dava tarihindeki keşfen saptanacak gerçek değerinin esas alınacağı kuşkusuzdur. Harçlar Kanununun uygulaması kamu düzenini ilgilendirmesi nedeniyle hakim tarafından re’sen gözetilmesi gereken bir husustur. Hal böyle olunca, karşı davaya konu edilen 289 ve 290 parsel sayılı taşınmazların dava tarihindeki değerlerinin belirlenmesi ve belirlenen değer üzerinden eksik harcın tamamlanması için karşı davacıya süre verilmesi, bu gereklilik yerine getirildiği takdirde davaya devam edilmesi yerine, bu hususlar gözetilmeden hüküm kurulması doğru değildir.”
Davacının dayandığı hukuki sebepleri bildirmemesi ya da eksik bildirmesinin yargılamaya bir etkisi bulunmaz. Hakim uygulanacak hukuk kurallarını kendisi belirler.
Dava dilekçesinden talep sonucu açıkça anlaşılmıyorsa hakim davacıya talebini açıklattırmalıdır. Hakimin bu işlemi yapmasının dayanağını HMK’nın 31. Maddesi oluşturur. Maddeye göre; “Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.”
Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri ile iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edeceği unsurlarında eksiklik bulunması hali davanın somutlaştırılması ile doğrudan ilişkili olduğundan bu konuda aşağıdaki başlık altında açıklamalara yer vereceğiz. Fakat burada belirtmek gerekir ki davacının tüm iddia ve delillerini dava dilekçesinde belirtmiş olması kendi yararına olacaktır. Çünkü teksif ilkesi ile dilekçeler teatisi aşamasından sonra savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağı gündeme gelecektir.
Davanın Somutlaştırılması ( HMK m. 194 )
Davacı dava ve cevaba cevap dilekçesinde bildirmediği vakıaları sonradan ileri süremeyecektir. Dolayısıyla tüm vakıaların dava dilekçesinde açıkça belirtilmiş olması davacı lehine bir durum oluşturur. Nitekim taraflarca getirilme ( hazırlama ) ilkesinin uygulandığı davalarda deliller kural olarak taraflarca gösterilir; hakim delillere kendiliğinden başvuramaz.
HMK’nın 119/1 e. Maddesine göre dava dilekçesinde bulunması gereken unsurlardan birini de davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri oluşturur. Yine aynı şekilde vakıaların hangi delillerle ispat edileceği de belirtilmiş olmalıdır. Dilekçede bu unsurların eksikliği ile HMK’nın 194. Maddesi doğrudan ilgilidir.
Somutlaştırma yükümlülüğü dava dilekçesinde vakıaların belirtilmiş olmasına karşın anlaşılamıyor olması halinde gündeme gelir. Hiç vakıa belirtilmemesi halinde somutlaştırma ihtiyacı da bulunmayacaktır. Dolayısıyla var olan vakıaların somutlaştırılması iddiayı genişletme yasağına takılmayacaktır. Yine dava dilekçesinde iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin de belirtilmesi gerekir. Bu durumda somutlaştırma yükü hem vakıaların hem de vakıaları ispata yarar delillerin somutlaştırılmasını ifade eder. Nitekim HMK’nın 194. Maddesinin gerekçesinde şu ifadelere yer verilmiştir:
“Birinci fıkrada, somutlaştırma yükü düzenlenmiştir. Bir davada, ispat faaliyetinin tam olarak yürütülebilmesi, mahkemenin uyuşmazlığı doğru tespit ederek yargılama yapabilmesi, karşı tarafın ileri sürülen vakıalara karşı kendini savunabilmesi için, iddia edilen vakıaların açık ve somut olarak ortaya konulması gerekir. Genel geçer ifadelerle, somut bir şekilde ortaya koymadan iddia veya savunma amacıyla vakıaların ileri sürülmesi durumunda, yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi mümkün olmayacağı gibi, vakıaların anlaşılması için ayrıca bir araştırma yapılması ve zaman kaybedilmesi söz konusu olacaktır. Taraflar, haklarını dayandırdıkları hukuk kuralının aradığı koşul vakıalara uygun, somut vakıaları açıkça ortaya koymalıdırlar. Bu vakıaların somut olarak ileri sürülmesi, ilgili taraf için bir yüktür; bu yükü yerine getirmeyen sonuçlarına katlanacaktır.
İkinci fıkrada, somutlaştırma yükünün delillerle ilişkisi ortaya konulmuştur. Dava açılırken ve cevap dilekçesi verilirken taraflar, dayandıkları vakıaların hangi delillerle ispat edileceğini de belirtmek zorundadırlar. Delil bir ispat aracı olarak, ileri sürülen bir vakıanın doğruluğunu ispat etmeye yarar. Dolayısıyla her bir vakıa bakımından o vakıayı ispata yarayan ispat araçlarının da belirtilmesi önemlidir. Uygulamada, tarafların iddia veya savunmada bulunurken yeterli araştırma yapmadan vakıalar ileri sürdükleri veya bunların delillerini ortaya koymadan dilekçeler verdikleri görülmektedir. Özellikle taraflarca hazırlama ilkesinin geçerli olduğu davalarda, mahkemenin yargılamayı doğru yürütebilmesi ve makul bir sürede karar verebilmesi için, delillerin vakıalarla bağlantısı kurularak mahkeme önüne getirilmiş olması gerekir. Bu da tarafların dayandıkları delilleri ve her bir delilin hangi vakıanın ispatı için kullanılacağını belirtmeleriyle mümkündür.”
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 2019/857 K. Sayılı kararında ise somutlaştırma yükü aşağıdaki gibi açıklanmıştır:
“Davanın dayanağı olan vakıaların soyut olarak gösterilmesi yetmez, bu vakıaların ispata elverişli şekilde zaman, mekan ve içerik olarak somutlaştırılması zorunludur. Somutlaştırmak, bir iddiayı, zaman, mekân, kişi, oluş şekli gibi unsurlarıyla algılamaya, anlamaya, tartışmaya, ispata elverişli şekilde ortaya koymaktır. Yargıtay’ın yerleşik kararlarında da belirtildiği üzere, dava malzemesini getirmek tarafların, hukuku uygulamak mahkemenin işidir. Taraflar dava malzemesini eksik değil, tam olarak getirmek durumundadırlar. Unutmamak gerekir ki, talebin tam tespit edilemediği belirsiz alacak davasında dahi, talep konusu belirsiz olsa dahi, Kanun hukuki ilişkinin belirtilmesini zorunlu kılmıştır (HMK m. 107). Çünkü, kişi, belirsiz ve bilinmeyen bir hukukî ilişki ve vakıadan hareketle bir talepte bulunamaz.”
Somutlaştırma yükü usuli bir yük olmasına karşın sonuçları diğer usuli yüklerden farklıdır. Yukarıda belirttiğimiz üzere dava dilekçesinin zorunlu unsurlarında eksiklik bulunması halinin yaptırımı davanın açılmamış sayılması idi. Fakat burada durum farklılaşmaktadır. Madde gerekçesinde somutlaştırma yükünü yerine getirmeyen tarafın sonuçlarına katlanacağı ifadesine yer verilmiştir. Somutlaştırma yükü yerine getirilmediğinde davacı davasını ispat edememiş sayılır ve dava esastan reddedilir. Bu ret hali ise kesin hüküm teşkil eder. Fakat unutulmamalıdır ki somutlaştırma yükünün yerine getirilmesi açısından hakim HMK’nın 31. Maddesi kapsamında üzerine düşeni yapmış olmalıdır. İddianın ispat edilemediğinden söz edebilmek için hakimin davayı aydınlatma ödevini yerine getirmiş buna rağmen somutlaştırma yükünün gerçekleştirilmemiş olması gerekir.
Nitekim HMK’nın 31. Maddesine göre “Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.” Hükümden anlaşılacağı üzere davanın somutlaştırılması ve hakimin davayı aydınlatma ödevi birbiri ile yakından ilişkilidir.
Davanın Açılmamış Sayılması
Yukarıda dava dilekçesinin zorunlu unsurlarında eksiklik bulunması halinde hakimin eksikliğin tamamlanması için davacıya süre vereceği, verdiği süre içerisinde eksiklik tamamlanmazsa davanın açılmamış sayılması kararı vereceğini belirtmiştik. Bu başlık altında bu kararın hukuki niteliği ve sonuçları hakkında bilgilere yer vereceğiz. Öncelikle belirtmek gerekir ki hangi hallerde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği konusunda kanunda bir bütünlük bulunmamaktadır. HMK’da usul eksiklikleri halinde bu kararın verileceği dağınık maddelerde düzenlenmiştir. Maddelerin derlemesine göre davanın açılmamış sayılacağı haller şunlardır :
1- Görevsizlik veya yetkisizlik kararı üzerine davanın kanunda belirtilen süreler içerisinde yetkili ya da görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi,
2- Dava dilekçesinin zorunlu unsurlarında eksiklik bulunması ve verilen sürede bu eksiklikler giderilmemesi,
3- Temsil veya izin belgelerinin mahkemeye ibraz edilmemesi,
4- Gecikmesinde sakınca bulunmayan hallerde vekaletname mahkemeye ibraz edilmemesi,
5- Dosyanın işlemden kaldırılmasını gerektiren hâllerden birinin mevcut olması, (taraflardan biri duruşmaya gelmemişse vs.) HMK 150.
6- İşlemden kaldırılan dosyanın yenilemeden sonra takipsiz bırakılması,
7- Harç eksikliğinin tamamlanmamış olması.
8- Davanın geri alınmış olması.
Davanın Açılmamış Sayılmasının Sonuçları
Davanın açılmamış sayılması kararı usuli anlamda nihai bir karardır. Bu kararın verilmesi ile mahkeme dosyadan el çeker. Dava hiç açılmamış kabul edilir. HMK’nın 150. Maddenin gerekçesine göre; “Davanın açılmamış sayılması, davanın usulü bir sona erme hâlidir. Usulü sona erme halleri ile esasa ilişkin sona erme halleri aynı sonucu doğurmaz. En azından kesin hüküm bakımından mutlak bir farklılık söz konusudur.”
Yine madde gerekçesinde şu ifadelere de yer verilmiştir. “Açılmamış sayılma, usûlî bir sona erme hali olarak, esasen etkisini sadece usûlî alanda doğurur, maddî hukuk alanına, o alanın zorunlu kıldığı durumlar dışında bir etkisi olmaz. Örneğin, dava açılmamış sayılsa da, artık karşı taraf kendisine tebligat yapıldıktan sonra durumu bilmediğini ileri süremeyeceği için iyiniyetli kabul edilemez. Bunun gibi, fiilî ve zorunlu etkisi dışında, açılmamış sayılmanın sonucu, o talebin hiç vaki olmaması, adeta yok farz edilmesidir.”
Öyleyse davanın açılmamış sayılmasının maddi hukuk alanındaki sonuçlarını aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:
a- Davanın açılmasıyla kesilmiş olan zamanaşımı hiç kesilmemiş kabul edilir. Yani burada kesilen süre geri gelecektir.
b- Davanın açılmamış sayılmasıyla hak düşürücü süre koruyucu etkisini yitirmiş olur.
c- Davalının temerrüde düşmesi sonucu ortadan kalkmaz. (Tebligat yapılmışsa)
d- Davanın açılmamış sayılması kararı kötü niyeti iyi niyete dönüştürmez. (Tebligat yapılmışsa)
Davanın açılmamış sayılması kararı ile birlikte usuli bütün sonuçlar ortadan kalkacağından derdestlik de ortadan kalkacaktır. Dolayısıyla aynı konuya ilişkin yeniden dava açılabilecektir. Derdestliğin ortadan kalkması için kararın kesinleşmesi gerekmez. Nitekim Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 2017/5757 K. Sayılı kararında “Davanın açılmamış sayılması kararı temyizi kabil niteliktedir. Ancak, derdestlik yönünden kararın temyiz edilmeyerek veya temyiz aşamasından geçerek kesinleşmesini aramaya gerek yoktur. Bu kural ile davaların takipsiz bırakılmasını önlemek amacı güdülmüştür. Bu itibarla, davanın taraflarca takip edilmemesi sebebiyle dosyanın işlemden kaldırılması tarihinden itibaren 3 ay içinde dava yenilenmediği takdirde davanın açılmamış sayılmasına dair oluşan tüm yasal hüküm ve sonuçlar başkaca bir işleme bağlı olmadan doğrudan doğruya yürürlük kazanır. Derdestlik, dosyanın işlemden kaldırılması tarihinden 3 aylık süre ile sınırlıdır ve bu süre hak düşürücü niteliktedir. Ancak bu hükümler, davanın açılmamış sayılmasını gerektiren şartların salt doğumu ile kendiliğinden ortadan kalkar ve dava derdest olmaktan çıkar.” Şeklinde hüküm kurulmuştur.
Davanın açılmamış sayılması halinde davanın bütün usuli sonuçları ortadan kalkar ve yeni bir dava açılabilir. Nitekim HMK’nın 150/7. Maddesine göre “Hangi sebeple olursa olsun açılmamış sayılan davadaki talep dahi vaki olmamış sayılır.” Yeni davada artık yeni iddialar ileri sürülebilecek talep sonucu artırılabilecektir. Fakat Yargıtay manevi tazminat miktarının eski davaya göre artırılmasını bozma sebebi yapmaktadır. Bu yönde birçok karar mevcuttur.
Son olarak belirtmek gerekir ki davanın açılmamış sayılması kararı ile birlikte ihtiyati tedbir ve hacizler de kendiliğinden kalkacaktır.
Davanın Açılmamış Sayılması Vekalet Ücreti
Davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde davalı lehine vekalet ücretine hükmedilir. Vekalet ücreti Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7. Maddesine göre belirlenir. Buna göre; “Ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar davanın nakli, davanın açılmamış sayılması, görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi durumunda bu Tarifede yazılı ücretin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra karar verilmesi durumunda tamamına hükmolunur. Şu kadar ki, davanın görüldüğü mahkemeye göre hükmolunacak avukatlık ücreti, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçemez.”
Maddeden anlaşılacağı üzere davanın açılmamış sayılması vekalet ücreti ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar tarifede yazılı ücretin yarısı, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra tamamı olarak belirlenecektir.
Sonuç olarak ifade etmek isteriz ki, dava açmanın temelini dava dilekçesi oluşturmaktadır. Dava açarken zaman kaybetmeden ve yanlış yazılan bir dilekçe nedeniyle daha fazla zarara uğramamanız adına Denge Hukuk Ofisi olarak sizlere en iyi şekilde hizmet vermek ve haklarınızı savunmaktan gurur duyuyoruz.
Daha detaylı bilgi için Dava Açılmasının Sonuçları adlı makalemizi de inceleyebilirsiniz.