Tapu ve kadastro işlemlerinde yapılan küçük bir hata, taşınmaz mal sahipleri için ciddi sonuçlar doğurabilir. Özellikle kadastro çalışmalarında yapılan ölçüm, sınırlandırma veya hesaplama hataları, zamanla mülkiyetle ilgili anlaşmazlıklara ya da hak kayıplarına yol açabilir. İşte tam da bu noktada, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 41. maddesi devreye girerek maddi hataların düzeltilmesine yasal zemin hazırlar.
Kadastrodan kaynaklanan maddi hataların düzeltilmesi, yalnızca teknik bir işlem değil, aynı zamanda mülkiyet hakkının korunmasına yönelik önemli bir hukuki güvencedir. Bu süreçte doğru adımları atmak ve yasal hakları eksiksiz kullanmak, çoğu zaman uzman bir hukuk desteğini gerektirir.
İçindekiler
ToggleKadastrodan Kaynaklanan Maddi Hatalar Nasıl Düzeltilir?
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 41. maddesi, kadastro sırasında veya sonrasında yapılan maddi hataların nasıl düzeltileceğini açık şekilde düzenler. Bu maddi hatalar; ölçüm, sınırlandırma, tersimat (çizim) ve hesaplamalardan kaynaklanan teknik hatalardır.
Düzeltme Yetkisi Kimdedir?
Söz konusu maddi hatalar, ilgili kişinin başvurusu üzerine veya kadastro müdürlüğünce re’sen yapılabilir. Düzeltme işlemi idari bir işlem olup, dava açılmadan da yapılabilir. Bu yetki kadastro müdürlüklerine aittir.
Kadastro Kanunu’nun 41. maddesine göre:
“Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda; ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hatalar, ilgilinin müracaatı veya kadastro müdürlüğünce re’sen düzeltilir. Düzeltme, taşınmaz malikleri ile diğer hak sahiplerine tebliğ olunur. Tebliğ tarihinden başlayan otuz gün içinde düzeltmenin kaldırılması yolunda sulh hukuk mahkemesinde dava açılmadığı takdirde, yapılan düzeltme kesinleşir.”
Yüzölçümü Farklılıklarının Düzeltilmesi
Kadastro çalışmaları sırasında veya bu işlemleri takiben gerçekleştirilen değişiklik işlemleri esnasında, taşınmazın yüzölçümünde fark edilen değişikliklerin, teknik kurallarda belirtilen hata sınırları içerisinde kalması koşuluyla, kadastro müdürlüğü tarafından re’sen düzeltilmesi mümkündür. Bu tür düzeltmelerde, ilgili parsel maliklerine yazılı bildirim yapılır; işlem rapor ve kroki ile birlikte tebliğ edilir. Tebligatın ardından, 30 günlük süre içinde itiraz edilmediği takdirde işlem kesinleşir ve tapu siciline işlenir.
Bu tür düzeltmeler de 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 41. maddesi kapsamına girmekte olup, idari nitelikli işlemler arasındadır. Düzeltme işleminden etkilenen diğer maliklerin veya hak sahiplerinin menfaatinin ihlal edilmesi hâlinde, söz konusu kişiler de bu süre içinde düzeltmenin kaldırılması amacıyla sulh hukuk mahkemesinde dava açabilir.
Hak Düşürücü Süre Uygulaması
Kadastro Kanunu’nun 41. maddesi kapsamında yapılan düzeltmelerde, aynı Kanun’un 12. maddesinde öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı açıkça düzenlenmiştir. Zira bu maddede belirtilen hata türleri, kadastro işlemlerinden sonra tespit edilen ve maddi nitelik taşıyan teknik hatalar olup, 12. maddede düzenlenen kadastro öncesi hak iddialarından farklı bir hukuki rejime tabidir. Bu nedenle, düzeltme talepleri bakımından on yıllık süre sınırlaması söz konusu değildir.
Düzeltme İşleminin Yargısal Denetimi ve Hukuki Sonuçları
1. Düzeltmenin Kaldırılması Davası
Kadastro Kanunu’nun 41. maddesi uyarınca yapılan düzeltme işlemi, ilgili kişilere tebliğ edildikten sonra otuz gün içinde sulh hukuk mahkemesine başvurularak iptali talep edilebilir. Bu süre içerisinde dava açılmaması hâlinde düzeltme işlemi idari yönden kesinleşir ve tapu siciline tescil edilir. Ancak bu tescil, ilgililerin genel mahkemelere başvuru hakkını tamamen ortadan kaldırmaz.
2. Görevli ve Yetkili Mahkeme
Görev:
Tebligat üzerine açılacak ilk dava: Sulh hukuk mahkemesi (KK m. 41, HMK m. 382-383).
Düzeltmeden fayda sağlayan kişiye karşı açılacak tapu iptal ve tescil davaları: Asliye hukuk mahkemesi (HMK m. 2).
Yetki:
Tüm bu davalarda yetkili mahkeme, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir (HMK m. 12). Bu kural, görevli mahkeme ayrımı gözetilmeksizin uygulanır.
3. Husumet ve Taraf Teşkili
Düzeltme sadece davacının taşınmazını etkiliyorsa, davanın kadastro müdürlüğüne yöneltilmesi yeterlidir.
Ancak düzeltme başkalarının haklarını etkiliyorsa — örneğin komşu parsellerin yüzölçümünde artış söz konusuysa — bu kişilerin de davada taraf olarak gösterilmesi gerekir.
Re’sen yapılan düzeltme işlemlerine karşı açılan davalarda da kadastro müdürlüğü husumet yönünden davada yer almalıdır.
Yargıtay 8. HD 2021/6700 E., 2021/10041 K. sayılı kararı gereği, tescil talebinin olduğu davalarda Hazine de taraf olarak gösterilmelidir.
4. Sürelerin Niteliği ve Yargı Yolu
Tebligat tarihinden itibaren verilen 30 günlük süre hak düşürücü süre değildir. Bu nedenle süre geçtikten sonra da tapu iptali ve tescil davası açmak mümkündür.
Ancak bu süre içinde dava açılmadığında, düzeltme işlemi kesinleşir ve tapuya işlenir.
Bu durumda açılacak davalar artık düzeltme işlemi değil, tapu siciline karşı yöneltilen iptal ve tescil davalarıdır. Bu tür davalarda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.
Yargıtay 16. HD 2013/11650 E., 2013/11591 K. sayılı kararı şu şekilde özetlenebilir:
“30 günlük süre içinde dava açılmadığı takdirde düzeltme işlemi kesinleşir ve tapuya tescil edilir. Ancak bu kesinleşme, ilgilinin dava açma hakkını ortadan kaldırmaz. Düzeltme işlemine dayalı olarak oluşan tapu kayıtlarına karşı, genel hükümler uyarınca tapu iptal ve tescil davası açılabilir.”
5. Devletin Sorumluluğu
Kadastrodan kaynaklanan maddi hataların tapu sicilinde yanlışlığa neden olması hâlinde, Türk Medeni Kanunu m. 1007 gereği devletin sorumluluğu gündeme gelebilir. Ancak bu türden tazminat davalarından önce Kadastro Kanunu m. 41’de öngörülen idari başvuru yolunun tüketilmesi gerekir.
Bu başvuru yapılmadan açılan tazminat davası, hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddedilebilir.
Tazminat davası, Hazine aleyhine, taşınmazın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesinde açılmalıdır.