T.C.
YARGITAY 22.HUKUK DAİRESİ
2020/1555 E.
2020/6007 K.
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılar vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalılara ait işyerinde çalışırken iş akdinin neden belirtilmeden feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin, fazla mesai, noter masrafı ve manevi tazminat alacaklarının davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalılar davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davalıların temyizi üzerine karar, Dairemizin 25.02.2019 tarihli ilam ile ”Dosya içeriğine göre dava, … olarak adi ortaklığa yöneltilmiş, dava dilekçesi adi ortaklık adına tebliğ edilerek yargılama yapılmıştır. Adi ortaklığa karşı açılmış olan dava, diğer ortakların tümüne karşı yöneltilmiş demektir. Bu durumda, adi ortaklığı oluşturan tüzel kişilerin ayrı ayrı davalı olarak gösterilmesi ve taraf teşkilinin sağlanması gereklidir. Eldeki davada, davalı tarafın yanlış gösterilmesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 124/5. maddesi uyarınca, kabul edilebilir bir yanılgıya dayanmaktadır. Bu sebeple davacı vekiline, adi ortaklığı oluşturan tüm ortaklara tebligat yapılması için süre verilmeli ve taraf teşkili sağlanarak yargılamaya devam edilmelidir. Tüzel kişiliği olmadığı halde, adi ortaklık adına davetiye çıkartılması, dosyada taraf teşkili sağlanamadan işin esasına girilerek adi ortaklık aleyhine hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. ” gerekçesi ile bozulmuş ve Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılamada davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalıların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Taraflar arasında, iş sözleşmesinin feshinin haklı sebebe dayanıp dayanmadığı uyuşmazlık konusudur.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinin II. bendinde, ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller sıralanmış ve belirtilen durumlar ile benzerlerinin varlığında işverenin haklı fesih imkanının olduğu açıklanmıştır. Değinilen bendin (b)alt bendinde “ işçinin, işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarfetmesi veya davranışlarda bulunması, yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnadlarda bulunması.” (d) alt bendinde “İşçinin işverene yahut onun ailesi üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması, işyerine sarhoş yahut uyuşturucu madde almış olarak gelmesi ya da işyerinde bu maddeleri kullanması” nın işverene haklı fesih imkânı verdiği ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere kanundaki haller sınırlı sayıda olmayıp genel olarak işçinin sadakat borcuna aykırılık oluşturan söz ve davranışları işverene fesih imkânı tanımaktadır. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 28. Maddesinde mülga olan 4857 sayılı İş Kanunu’nun 84. Maddesini aynen korumuş ve 1. Fıkrasında açıkça “İşyerine, sarhoş veya uyuşturucu madde almış olarak gelmenin ve işyerinde alkollü içki veya uyuşturucu madde kullanmanın yasak” olduğu belirtilmiştir. Bu yasağa aykırılık işveren bakımından haklı fesih nedeni kabul edilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta, davacı 01.07.2006 – 13.08.2013 tarihleri arasında güvenlik görevlisi olarak işyerinde çalışmış olup 09.08.2013 tarihinde iş yerinde alkol aldığı gerekçesiyle iş akdine haklı olarak son verildiği belirtilmiştir. Davacı iddianın yerinde olmadığını savunarak iş akdine haksız son verildiğini iddia etmiştir. Feshe sebep olan olaya görgü şahidi olan tutanak tanığı … duruşmadaki beyanında tutanak içeriğini doğrulayarak aynen “Dava konusuna ilişkin olay, geçen yılki Ramazan bayramının 2. günü olmuştur. Ben asker emeklisi olduğum için o gün çalışanları görev yerlerinde baba gibi ziyaret etmişimdir, yanımda çikolatalar ve oğlum vardı, gündüz vakti davacı ve arkadaşları işyerinin önüne bir masa kurmuşlar, masanın yanında mezeler ve bira şişeleri vardı. Muhtemelen bayramda kimse işyerine uğramaz diye işyeri önünde içki içmeye başlamışlar, orada nöbetçi …, o an nöbetçi olmayan … ve isimlerini bilemediğim 2 kişi vardı. Davacının içkili olduğu belli oluyordu. Yalpalayarak yürüyordu, gözleri kıpkırmızıydı, içki kokuyordu, benim yanıma gelerek sarhoş vaziyette olmasına rağmen, sarhoş olmadığını söyledi. Kendisini hastaneye kontrole yollayacağımı söyledim. Bunun üzerine … dışındakiler, yani davacı ve diğer 2 kişi kaçarak uzaklaştılar. Nöbetçi olan …’nin de suçu olduğunu düşünüyorum. Bu ortama izin vermemesi, bizleri haberdar etmesi lazımdı. Ben yanlarına ilk gittiğim zaman beni ve oğlumu görünce bira şişelerini masa altına sakladılar, bu arada yoldan geçen vatandaşlarda alay edercesine bize bakıyorlardı, hiç şüphesiz ki bu durumda hem … güvenlik, hem de Toprak Mahsulleri Ofisi vatandaşa karşı rezil duruma düşmüştü. Bu durumda … güvenliğin …’ da başka bir iş alması ortadan kalkmıştır. Şirketin vizyonu sarsılmıştır. Ben olay esnasında nöbetçi güvenlik görevlisi …’ü yanıma çağırdım, …’ün içki içip içmediğini sordum, o da içmediğini söyledi, fiziki kontrol yaptım, içki içmiş gibi durmuyordu, ama tekrar sordum ve yalan söylemesi halinde hastaneye kan tahliline göndereceğimi söyledim, o da içki almadığını tekrarladı, bunun üzerine …’da … da güvenlik işlerinden sorumlu … telefonla aradım, olayı anlattım, o da müdürümüz … Beyi arayın, o karar versin dedi, ben bunun üzerine … aradım, gayet sakin şekilde olayı anlattım, ne yapmamız gerektiğini sordum, … Beyde bana hitaben” Kanun neyse gerekeni yapın” dedi. Ben, tutanak tuttum, tutanakları Nöbetçi …’e imzalattım ve yetkili kademelere sundum. “ şeklinde beyanda bulunmuştur. Mahkemece davacının işyerinde yedi yıldan fazla bir süredir çalışmakta olduğu, mesai saatleri dışında da olsa işyerinde alkollü olarak bulunmasının doğru bir davranış olmadığı ancak davacının alkollü olarak işyerinde bulunduğu sırada karıştığı adli olayın bulunmadığı, davacının işyerinde hoş karşılanamayacak bu davranışı, davacının kıdemi de değerlendirildiğinde bir disiplin cezası kapsamında değerlendirilebilecekken son çare olan fesih yoluna gidilmesinin doğru bulunmadığı, iş akdinin feshi yoluna gidilecek ise de somut olayda iş akdinin ancak geçerli nedenle feshedilebileceği ve geçerli nedenle fesih halinde de davacının kıdem ve ihbar tazminatı talep etme hakkı bulunduğu gerekçesiyle davacının kıdem ve ihbar tazminatı talep edebileceği sonucuna varılmıştır. Davacının mesai saatleri dışında da olsa iş yerinde alkol aldığı ve sarhoş olduğu tutanak içerikleri ve tutanak tanığının beyanlarından anlaşılmakta olup davacının iş akdinin haklı nedenle feshedilebilmesi için 4857 Sayılı İş Kanun’un 25 II/d maddesi gereğince bu sebep yeterli olup işçinin alkollü bir şekilde iş yerinde bulunmasının iş akdinin haklı nedenle fesih sebebi sayılması için mesai saati içerisinde olmasına veya mesai saati dışında olup da işçinin adli bir olaya karışmasına gerek bulunmamaktadır. Bu sebeple davalı tarafça haklı fesih iddiası kanıtlandığından kıdem ve ihbar tazminatı isteğinin reddi gerekirken mahkemece hatalı değerlendirme yapılarak yazılı gerekçe ile kabulü bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine 08.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verilmiştir.