İlam bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının iki ayrı takip başlatmak suretiyle yasalarda belirtilen dürüstlük kuralına uymadığı, borçlunun zarara uğramasına neden olduğu anlaşılmıştır – Yargıtay Kararı furkan 24/08/2021

İlam bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının iki ayrı takip başlatmak suretiyle yasalarda belirtilen dürüstlük kuralına uymadığı, borçlunun zarara uğramasına neden olduğu anlaşılmıştır – Yargıtay Kararı

24/08/2021 09:38
“İlam bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının iki ayrı takip başlatmak suretiyle yasalarda belirtilen dürüstlük kuralına uymadığı, borçlunun zarara uğramasına neden olduğu anlaşılmıştır.”

“Tek ilam için birden fazla icra takibi başlatılamayacağı”

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2017/16221 E. , 2017/16244 K.

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi

DAVA TÜRÜ : Şikayet

MAHKEMESİ : … 24.İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda … 24.İcra Hukuk Mahkemesi in kararıyla şikayetin reddine karar verilmiş olup, Mahkeme hükmüne karşı borçlu vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi ce istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş, bu kez borçlu vekili tarafından Bölge Adliye Mahkemesi kararının temyizi üzerine Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü;

KARAR

Borçlu vekili; müvekkili aleyhine aynı ilama dayanılarak birden fazla takip yapıldığını, ilamın bir bütün olması nedeni ile her bir davacı için ayrı takip başlatılamayacağını belirterek ödeme emrinin iptalini istemiştir.
Mahkemece, şikayetin reddine karar verilmiş, hükme karşı borçlu vekilinin istinaf talebinde bulunması üzerine Bölge Adliye Mahkemesi ce davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğu ve her davacı hakkında ayrı ayrı hüküm kurulduğu gerekçesi ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, bu kezde borçlu vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu un Dürüst Davranma ve Doğru Söyleme Yükümlülüğü başlıklı 29. maddesinde “Taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar. Taraflar, davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun bir biçimde yapmakla yükümlüdürler.” Dürüstlük Kuralına Aykırılık Sebebiyle Yargılama Giderlerinden Sorumluluk başlıklı 327. maddesinin 1. fıkrasında “Gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebebiyet vermiş olan taraf, davada lehine karar verilmiş olsa bile, karar ve ilam harcı dışında kalan yargılama giderlerinin tamamını veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir.” denilmiştir.
4721 sayılı TMK un Hukukun Uygulanması ve Kaynakları başlıklı 1. maddesinde “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa hâkim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona g öre karar verir. Hâkim, karar verirken bilimsel

görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.”, Dürüst Davranma başlıklı 2. maddesinde “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” Hâkimin Takdir Yetkisi başlıklı 4. maddesinde “Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hâkim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir.” Hukukun Uygulanması başlıklı 33. maddesinde ise; “Hâkim, Türk hukukunu resen uygular.” denilmiştir. 2709 sayılı 1982 Anayasası ın Hak Arama Hürriyeti başlıklı 36.maddesinde “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” denilmiştir.

818 sayılı Borçlar Kanunu un 61. maddesini sadeleştiren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu un Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri başlıklı 77. maddesinde “Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur.” denilmiştir.

Somut olayda, alacaklı vekili tarafından aynı ilama dayalı olarak birden çok takip başlatıldığı anlaşılmaktadır.

Bu kapsamda, yasalarda bir ilamla hüküm altına alınan haklarla ilgili olarak ayrı ayrı takip yapılabileceğine ilişkin hiçbir düzenleme mevcut değildir. Bu durumda Türk Medeni Kanunu un 1, 2, 4 ve 33. maddelerinin, Anayasa ın 36. maddesinin, Borçlar Kanunu un 61 ve yeni Türk Borçlar Kanunu un 77. maddesinin, Hukuk Muhakemeleri Kanunu un 29. maddesinin göz önüne alınarak uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerekir.

Genel olarak icra hukukuna ilişkin itiraz ve şikâyetlerde Türk Medeni Kanunu un 2. maddesinin uygulanma kabiliyeti yoktur. Ancak yukarıda belirtilen diğer yasa maddeleri göz önüne alındığında bu tip olaylarla sınırlı kalmak üzere objektif iyi niyet kurallarının göz ardı edilmemesi gerekir. Hakkın kötüye kullanılması; hukuken var olan bir hakkın sınırlarını aşarak ya da o hakkı gerekçe göstererek, hukuka aykırı eylemler yapma durumu olarak veya bir hakkın, yasaların tanıdığı yetkilerin sınırları içinde olmakla birlikte, amacından saptırarak kullanılması olarak da açıklanabilir. Türk Medeni Kanunu un 2. maddesine göre herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Yani bir hak sahibi hakkını kullanırken ve borçlu borcunu öderken objektif iyi niyet kurallarına uymak, dürüst davranmak, başkalarını zarara uğratmamak zorundadır. Hak sahibi başkasına zarar vermek amacını taşımasa bile hareketi açıkça iyi niyet kurallarına aykırı ise ve başkasını zarara uğratıyorsa veya hak sahibine sağladığı yarar ile başkasına verdiği zarar arasında aşırı dengesizlik varsa bu durumu hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirebiliriz. Anayasa başta olmak üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu hak sahibinin hakkını kullanırken objektif iyi niyet kuralları içinde hareket etmesini emretmiş aksi davranışın hukuk düzeni tarafından korunamayacağını belirtmiştir.
Kötü niyetli olmasa da alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesi, davacı borçlu tarafa fazladan yargılama giderleri yükletilmesine neden olunması hakkın kötüye kullanılmasıdır ve hukuk düzeni tarafından korunamaz. Hakim, yukarıda belirtilen yasa maddeleri gereğince yasadaki boşluğu objektif iyi niyet kuralları içinde doldurmak zorundadır. İlam bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının iki ayrı takip başlatmak suretiyle yasalarda belirtilen dürüstlük kuralına uymadığı, borçlunun zarara uğramasına neden olduğu anlaşılmıştır.

Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler karşısında alacaklının bu davranışı hukuk düzeni tarafından korunamayacağından, Bölge Adliye Mahkemesi in istinaf isteminin esastan reddi kararının kaldırılarak, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Bölge Adliyesi Mahkemesi kararının kaldırılmasına … 24. İcra Hukuk Mahkemesinin 21.10.2016 tarih 2016/847-834 sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK un 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK un 371/1-ç. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 373/1 maddesi gereği kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 06.12.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Bir yorum yazın
Your email address will not be published. Required fields are marked *