İDARENİN YÜRÜTMEKLE YÜKÜMLÜ OLDUĞU BİR HİZMETİN KURULUŞUNDA, DÜZENLENİŞİDE VEYA İŞLEYİŞİNDEKİ HİZMET KUSURU, İDARENİN TAZMİN YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN DOĞMASINA YOL AÇMAKTADIR. yasin 15/02/2023

İDARENİN YÜRÜTMEKLE YÜKÜMLÜ OLDUĞU BİR HİZMETİN KURULUŞUNDA, DÜZENLENİŞİDE VEYA İŞLEYİŞİNDEKİ HİZMET KUSURU, İDARENİN TAZMİN YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN DOĞMASINA YOL AÇMAKTADIR.

DANIŞTAY 10.DAİRESİ
2007/6322 E.
2010/5981 K.

Hastaya yapılacak müdahalede hastanın rızasının alınması ve bu rızaya aykırı tedavi yapılmaması gerektiği, hastanın ikazına rağmen, yeni bir muayene yapılmadan diş çekimi yapmasının hasta haklarına aykırı olduğu ve aynı zamanda hizmet kusuru oluşturduğu hakkında.
Temyiz Eden (Davacı): …
… Vekili: Av. …
… Karşı Taraf (Davalı): Sağlık Bakanlığı
İstemin Özeti: Ankara 10. İdare Mahkemesinin 13.6.2007 tarih ve E:2006/2661, K:2007/1232 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Yerinde olmadığı ileri sürülen temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi: Yahya Şahin
Düşüncesi : Davacının temyiz isteminin kısmen kabulü; kısmen reddi ile, temyize konu kararın; maddi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmının onanması, manevi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmının ise bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı: Ergün Özcan
Düşüncesi: Davacının diş tedavisi sırasında hasta takip formlarının karışması nedeniyle sağlam olan dişinin çekilmesi nedeniyle hizmet kusuru işlendiğinden bahisle 1.000 YTL maddi ve 20.000 YTL manevi zararın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açtığı davada, davanın reddine ilişkin Ankara 10. İdare Mahkemesi kararının, temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
İdare Mahkemesince, davacının sağlam olan dişlerinin çekildiğinin iddiadan öteye gitmediği, somut delil ve belgelerle kanıtlanamadığı, doktorun kusurlu olduğu ve verilen sağlık hizmetinin geç veya kötü işlemesi veya hiç işlememesi gibi idareye atfedilecek bir kusur bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de; söz konusu olayla ilgili olarak idarece yaptırılan inceleme sonucu düzenlenen incelenme raporunda, davacının dişinin çekilmesi sırasında doktoru yanlış diş çekimi konusunda uyarmasına karşın, hekimin diş çekimini yapmaması olanaklı iken bu şekilde davranmayarak dişi çekmesi nedeniyle hakkında uyarma cezası verilmesi önerisi üzerine, doktora 15.8.2006 tarihli işlem ile uyarı cezası verildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, sağlam dişin çekildiğinin inceleme raporuyla belirlenmesi ve bu olay nedeniyle diş çekimi yapan doktora uyarı cezası verilmesi karşısında, mahkeme kararında belirtildiği şekilde, sağlam dişlerin çekildiği iddiasının soyut olduğundan söz edilemez.
Bu itibarla, hasta takip formlarının karışması nedeniyle sağlam dişin çekildiği iddiasıyla tazminat davası açılmışsa da, diş çekimini yapan doktorun çekim sırasında hasta tarafından uyarılmasına rağmen devam etmesi ve bu olay nedeniyle uyarı cezası alması karşısında idarenin hizmeti kusurlu işlettiğinin kabulu gerekir. Öte yandan doktorun hatalı çekimine neden olan hasta kayıt formu karışıklığında ise, davacının herhangi bir kusuru bulunup bulunmadığının da ortaya konulması gerekir.
Ancak davacının sağlam olan dişlerinin çekilmesi nedeniyle uğranılan ve gerçekleşmiş maddi zararının ne olduğu davacı tarafından açık ve net olarak ortaya konulmadığından, maddi tazminat yönünden davanın reddine ilişkin idare mahkemesi kararında hukuki isabetsizlik bulunmamaktadır.
Temyize konu kararın manevi tazminat istemi yönünden ise; dava konusu uyuşmazlığın yukarıda belirtildiği şekilde, diş çekimi yapan doktorun disiplin yönünden uyarı cezası aldığı ve davacının hasta takip formu karışıklığı ile ilgisinin bulunup bulunmadığının ortaya konularak yeniden yapılacak incelemeye göre bir karar verilmesi gerektiğnden, kararın bozulması gerektiği düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü;
Dava; Sağlık Bakanlığına bağlı 75. Yıl Ankara Ağız ve Diş Sağlığı Merkezinde diş tedavisi yapılan davacının ağzının ön kısmındaki sağlam iki dişinin çekilmesi nedeniyle uğradığı zarar karşılığı 20.000-TL manevi, 1.000-TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
Ankara 10. İdare Mahkemesince; davacının hastaneye müracaat ettiği 02.02.2006 tarihinde kendisine hasta takip formu verilerek tedaviye başlandığı, kalan tedavilerinin yapılması için 08.02.2006 tarihine randevu verildiği, hasta takip formuna yapıştırılan barkotta da yazdığı üzere sevkin 15 gün geçerli olduğu, hastanın yeniden sevk ve hasta takip formu almasına gerek olmadığı, davacının sağlam olan dişlerinin çekildiği iddiasının soyut iddiadan öteye gitmediği, somut delil ve belgelerle kanıtlanamadığı, doktorun kusurlu olduğuna ve verilen sağlık hizmetinin geç veya kötü işlemesi veya hiç işlememesi gibi idareye izafe edilecek bir kusurun ortaya konulamadığı, davacının maddi zararının bulunduğuna dair bilgi ve belge bulunmadığı bu nedenle davacının karşılanması gereken maddi ve manevi zararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı tarafından, hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek anılan İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
Temyize konu kararın, maddi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmında 2577 sayılı Yasanın 49. maddesinde yazılı bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmamaktadır.
Mahkeme kararının manevi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmına yönelik temyiz istemine gelince;
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
Hasta hakları, temel insan haklarının sağlık hizmetleri alanındaki yansımasıdır. Bu nedenle ulusal ve uluslararası hukuk alanında konunun çerçevesi çizilerek, hastaların bu konudaki hakları koruma altına alınmaya çalışılmaktadır.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının; 12. maddesinde, herkesin, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip olduğu, 17.maddesinde; herkesin, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu, tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamayacağı; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamayacağı, 56. maddesinde; Devletin, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenleyeceği hükme bağlanmıştır.
2002 yılında Romada imzalanan Hasta Haklarına İlişkin Avrupa Statüsü ün 1. maddesinde her bir birey hastalıktan korunmak için uygun hizmet (tedavi) alma (görme) hakkına sahip olduğu, 4. maddesinde kendi sağlığı ile ilgili kararlara iştirak edebilmesi için (kendi sağlığı ile ilgili kararlar alabilmesi için) her bireyin ilgili bilgileri alma hakkına sahip olduğu, hastanın tedavi veya tıbbi müdahaleye itiraz etme hakkı veya tedavi sürecinde kararını değiştirip devam edilmesine karşı itiraz etme hakkının olduğu, 5. maddesinde hastanın, hangi teşhis ve tedavi yöntemin kullanılacağı ve doktor, uzman veya hastane seçimi konularında karar verme hakkına sahip olduğu,12.maddesinde her bireyin kendi kişisel ihtiyaçlarına göre teşhis ve tedavi programlarını yönlendirme hakkına sahip olduğu, 14. maddesinde sağlık tedavisi sırasında fiziksel veya manevi ve psikolojik zarar gören bireyin kısa bir sürede tazminat alma hakkı varlığı hüküm altına alınmıştır.
Dünya Tabipler Birliği in 1981 tarihli Lizbon Bildirgesinde, hastanın,yeterli ölçüde bilgilendirildikten sonra tedaviyi kabul ya da reddetme hakkına sahip olduğu; 28-30 Mart 1994 tarihli Amsterdam, Avrupada Hasta Haklarının Geliştirilmesi Bildirgesi in 1.2. maddesinde herkesin kendi yaşamını belirleme hakkına sahip olduğu; 2.2. maddesinde, hastaların, durumları ile ilgili tıbbi gerçekleri, önerilen tıbbi girişimleri ve her bir girişimin potansiyel risk veya yararlarını, önerilen girişimlerin alternatiflerini, tedavisiz kalmanın sonucunu, tanı, prognoz ve tedavinin gidişi konularını içerecek şekilde sağlık durumları konusunda tam olarak bilgilenme hakkına sahip oldukları; 2.5. maddesinde, hastaların, kesin olarak belirttikleri takdirde bilgilendirilmeme hakkına sahip oldukları; 3.1.maddesinde, hastanının bilgilendirilmiş onayının herhangi bir tıbbi girişimin ön koşulu olduğu; 3.2.maddesinde, hastanın, tıbbi girişimi reddetme veya durdurma hakkına sahip olduğu, reddedilen veya durdurulan tıbbi girişimin getireceği sonuçların hastaya dikkatli bir şekilde açıklanması gerektiği kurala bağlanmıştır.
Hasta Hakları Yönetmeliğinin 5. maddesi (d) bendinde, tıbbi zorunluluklar ve kanunlarda yazılı haller dışında, rızası olmaksızın kişinin vücut bütünlüğüne ve diğer kişilik haklarına dokunulamayacağı, 22. maddesinde kanunda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, kimsenin rızası olmaksızın ve verdiği rızaya uygun olmayan bir şekilde tıbbi ameliyeye tabi tutulamayacağı, 24. maddesinde, tıbbi müdahalelerde hastanın rızası gerektiği, 25. maddesinde, kanunen zorunlu olan haller dışında ve doğabilecek olumsuz sonuçların sorumluluğu hastaya ait olmak üzere; hasta kendisine uygulanması planlanan veya uygulanmakta olan tedaviyi reddetmek veya durdurulmasını istemek hakkına sahip olduğu, bu halde, tedavinin uygulanmamasından doğacak sonuçların hastaya veya kanuni temsilcilerine veyahut yakınlarına anlatılması ve bunu gösteren yazılı belge alınması gerektiği hükme bağlanmıştır.
Dava dosyasının incelenmesinden; yeşil kart sahibi olan davacının 02.02.2006 tarihinde dişlerinin tedavisi için Sağlık Bakanlığına bağlı …
… Ağız ve Diş Sağlığı Merkezine müracaat ettiği, hastane prosedürü gereğince …
… Kliniğinde ilk ağız içi muayenesinin yapıldığı ve kendisine uygun diş tedavi takvimi belirlendiği, 02.02.2006 tarihinde 36 nolu dişine lokal anastezi yaptırılarak ekspirtasyon+pansuman ve kanal tedavisi uygulandığı,periodontoloji kliniğinde diş taşlarının temizlendiği ve 44 nolu dişinin davaya müdahil olan doktor tarafından çekildiği, davacının daha sonra gelmek üzere hasta takip formunu alarak hastaneden ayrıldığı, kalan tedavilerini yaptırmak üzere 08.02 2006 tarihinde tekrar hastaneye müracaatta bulunduğu, ancak ilk muayenede kendisine verilen hasta takip formu yerine kendi isminin yazılı olduğu barkotun yapıştırıldığı başka hasta takip formu ile müracaat ettiği, müdahil doktor tarafından 11 ve 12 nolu dişlerinin çekildiği, davacının şikayeti üzerine yapılan inceleme sonucu düzenlenen 23.03.2006 tarihli İnceleme Raporu da ” müdahaleci hekimce her nekadar yeniden muayene ettim dese de, hastanın ikazı üzerine diş çekimi yapmayabilir ve hastayı gönderebilirdi.” tespiti üzerine hekime 657 sayılı Yasanın 125 A-a maddesi gereğince (uyarma cezası) verilmesi gerektiği ancak bir alt vezanın verilmesi hususunda gereğinin yapılmasının belirtildiği, bunun üzerine Ankara İl Sağlık Müdürlüğünce 15.06.2006 tarihinde müdahaleci doktorun bir defaya mahsus olmak üzere ikaz edilmesine karar verildiği, 11 ve 12 nolu dişlerin çekiminde hizmet kusuru bulunduğundan bahisle, tazminat istemiyle yapılan başvurunun reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Manevi tazminat, idari eylem veya işlem nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa karşılamaya yönelik bir manevi tatmin aracıdır. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın, zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmekte ve tam yargı davalarının niteliği gereği takdir edilecek miktarın aynı zamanda idarenin kusurunun ağırlığını ortaya koyacak bir oranda olması gerekmektedir.
Bu durumda, “Hasta Hakları Sözleşmesi” ve “Hasta Hakları Yönetmeliği” nin yukarıda belirtilen hükümleri uyarınca hastaya yapılacak mudahalede hastanın rızasının alınması ve bu rızaya aykırı tedavi yapılmaması gerekmektedir. Hastanın ikazına rağmen, yeni bir muayene yapılmadan, film çekilerek dişlerin çekilip çekilmeyeceğine karar verilmesi gerekirken, önceki barkot üzerine, diş hekimince başkaca bir muayene yapılmadan ve hastanın itirazına rağmen diş çekimi yapması hasta haklarına aykırı olup aynı zamanda hizmet kusuru oluşturmaktadır. Olay nedeniyle müdahaleyi yapan diş doktoruna uyarı cezası verilmiş olması da, idarece hizmetin kusurlu işletildiğinin kabul edildiğini göstermektedir. Bu sebeple davacının çekilen dişlerinin ağzının ön kısmında bulunduğu, davacının bundan rahatsızlık duyduğu, manen etkilendiği ve olaydaki hizmet kusurunun ağırlığı dikkate alınarak, bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, davacının manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesi uyarınca davacının temyiz isteminin kısmen reddi kısmen ile Ankara 10. İdare Mahkemesi in 13.6.2007 tarih ve E:2006/2661, K:2007/1232 sayılı kararının maddi tazminata ilişkin kısmının onanmasina; davacının temyiz isteminin kısmen kabulü ile anılan kararın manevi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmının bozulmasina, dava dosyasının yeniden bir karar verilmek üzere anılan idare mahkemesine gönderilmesine, 13.07.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bir yorum yazın
Your email address will not be published. Required fields are marked *