07/11/2020 11:58
“İcra Takibinde borçlu tarafından fazladan ödenen paranın icranın iadesi kapsamında icra dairesinden talep edilebilecekken, ayrıca dava yoluna gitmekte hukuki yarar bulunmadığı”
T.C. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2017/13796 E. , 2019/1713 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili; … İş Mahkemesinin 2009/344 esas sayılı kararının davalı vekili tarafından kesinleşmeden icra takibine konulduğunu ve bu dosyaya kendileri tarafından 11.773,33-TL ödeme yapıldığını, ancak takibe konu kararın Yargıtay tarafından bozulması sonucu yeniden yapılan yargılamada davalının alacağının 2.558,57-TLye düştüğünü ve bu kararın kesinleştiğini, davalıya 9.214,76-TL fazla ödeme yapıldığını, davalının sebepsiz zenginleştiğini beyan ederek 9.214,76-TL in davalıdan 29.11.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı; fazla ödeme olup olmadığını bilmediğini, fazla ödeme söz konusu ise iade etme imkanının bulunmadığını, ekonomik durumunun iyi olmadığını belirtmiştir.
Mahkemece; davacının talebe konu bedeli 09.02.2011 tarihinde ödediği dikkate alındığında istirdat davası açılması için 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçirildiği gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Hukuki yarar; davacının sübjektif hakkına hukukî koruma sağlanması hususunda mahkemeye başvurmasında hukuken korunmaya değer bir yararının bulunmasıdır. Hukuki yarar dava şartlarından olup (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesi), davacının dava açmakta hukuken korunmaya değer bir yararının bulunması gerekir. Bu şart, dava konusuna ilişkin genel dava şartlarından biri olup, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan olumlu dava şartları arasında sayılmaktadır.
İcra İflas Kanununun \icranın iadesi\ başlığı altında düzenlenen 40. maddesinde; bir ilama dayanarak takip borçlusundan tahsil edilen paranın takip alacaklısına ödenmesinden sonra, takip dayanağı ilamın bozulması ve takip konusu alacağın haksızlığının daha sonra tesis edilip kesinleşen bir hükümle ortaya konması halinde, ayrıca hükme hacet kalmaksızın takip alacaklısından icra dairesi tarafından ve gerektiğinde cebri icra yolu ile geri alınıp takip borçlusuna iade edileceği öngörülmüştür.
Buna göre, bir ilam tamamen icra edildikten sonra Yargıtayca bozulursa, icra hemen eski haline iade edilmez. Bunun için, hükmü veren mahkemenin Yargıtayın bozma ilamına uyarak davanın tamamen veya kısmen reddine karar vermesi ve bu ret kararının kesinleşmiş olması gerekir. Mahkemenin bozma kararına uyarak davanın tamamen veya kısmen reddine karar vermesi ve bu ret kararının kesinleşmesi üzerine borçlu, icra dairesinden (daha önce yapılmış olan ilamlı icra takibi dosyası üzerinden) icranın tamamen veya kısmen eski haline iade edilmesini isteyebilir.( m 40,II) İcranın eski haline iade edilebilmesi için borçlunun bir ilamlı icra takibi yapmasına ve alacaklıya icra emri gönderilmesine gerek yoktur. Bu nedenle borçlunun, bu halde icra dairesinden icranın iadesini isteyeceği yerde ayrı bir dava açmasında hukuki yararı yoktur.
İcra dairesinin, icranın iadesi talebinin kabulüne veya reddine ilişkin kararına karşı şikayet yoluna başvurulabilir. İcra mahkemesinin şikayetin kabulüne veya reddine ilişkin kararları, takip konusu alacakta ihtilaflı kalan değer veya miktarın temyiz sınırını geçmesi şartı ile temyiz edilebilir.( m.363-366)
Somut uyuşmazlıkta; dava konusu para, davacıdan ilama dayalı olarak icra marifetiyle tahsil edildiğine göre bu durumda davacının dava açmasına veya takip yapmasına gerek olmaksızın ilgili icra müdürlüğüne müracaatla icranın eski haline getirilmesini talep etmesi yeterli ve gerekli olup, bu nedenle açtığı işbu davada hukuki yararı bulunmamaktadır. (Y.11 HD.2011/3118 E.2012/9678 K. HGK 22.06.2011 gün 2011/11-367 E.2011/439 K.)
Bu nedenle, mahkemece; “davacının haksız olarak ödediğini ileri sürdüğü alacağının iadesi için İİK un 40.maddesi çerçevesinde işlem yapılmasını isteyecek yerde, ayrı bir takip ve davaya konu etmekte hukuki yararının bulunmadığı” belirtilmek suretiyle talebin reddine karar verilmesi gerekirken yukarıdaki gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiş, ancak bu husus sonuca etkili olmadığından bozma sebebi yapılmamış, hükmün gerekçesi yukarıdaki şekilde değiştirilerek kararın onanması gerekmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün gerekçesi yukarıda belirtilen şekilde değiştirilerek ONANMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK un geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 28.02.2019 günü oybirliğiyle karar verildi.